“Artık erkekleri tutuyorum!”

Seda Sayan kadınlığının peşine düşmüş bir erkek mi, yoksa erkekliğin peşinde bir kadın mı? Ne kadar biri, ne kadar öteki? Ya ben hangisiyim? Peki ya siz? Bize biçilen rolleri nereye kadar kabullenmeli, nerede direnmeliyiz? Yoksa hepimiz, zırh diye babalarımızı kuşanmış annelerimiz miyiz?

Yıllardır kadın erkek ilişkileri üzerinde çalışıyorsunuz. Yüzlerce kadın ve erkek tanıdınız, pek çok çatışma gördünüz. Kadınlar hakkında öğrendiğiniz en önemli şey nedir?

Ben erkeklere daha çok acıyorum biliyor musunuz? Erkeği daha mağdur, daha saf buluyorum. Kadın mağdurum diye geldiğinde kesinlikle arkasında erkeğin mağduriyetini görüyorum. Bizim Türk kadınının kafasında olan şey: eziliyor eziliyor ve giderek bunun arkasına sığınmaya başlıyor. “Ben eziliyorum.” Ezdirme kendini o zaman! Ezdirme! Öyle kadınlar geliyor ki her elini sıktığı adamdan bir çocuk doğurmuş, çocuklar yetiştirme yurtlarında, bana mağdurum diyor. Söyleyin, bu kadın mağdur mu sizce?

Şuursuzdur, daha ziyade.

Yani! Ben artık yemin ederim, erkekleri tutuyorum. Hemcinslerimle kavga ediyorum. Çünkü, kadın diyor; kocam beni aldattı. Peki kimle aldattı? Yine bir hemcinsinle aldattı. Senin canını yakan o adam değil ki, hemcinsin senin canını yakan. Kadının canını kadın yakar. Erkekler şimdiye kadar ben aldatıldım diyememişler; karım beni evde istemiyor, şiddet uyguluyor diyememişler; karım huzur vermiyor diyememişler. Hep kadınlar sorunları dile getirmiş. Erkek içine atmış. Çok ezilen erkek var. Bunun için ben erkekleri koruyup kolluyorum.

Nasıl oluyor da erkek, aile içi şiddete maruz kalıyor sizce?

Biraz önce on beş yıldır karısından dayak yiyen bir adam konuğumdu. Baktım aslında adam bir tokatta karısını duvara yapıştırır. Ama kıyamıyor. Kadın daha şey, bizler daha, yani reflekslerimiz…

Daha acımasız mıyız?

Acımasızız. Otokontrolümüzü anında kaybedebiliyoruz. Hiç de kadın ezilmiyor. Ama tabii gerçekten mağdur kadınlar da var. İkisini ayrı tutmak lazım. Benim annem yıllarca çekti.

Babanız çalışmayan, alkolik ve saldırgan biriymiş. Annenizin tavrı nasıldı babanızın evde estirdiği teröre karşı?

Bazen babamın delirme noktasında o çocuk aklımla kendi kendime, “Annem acaba çok mu konuşuyor, biraz sussa mı?” derdim. Bazen annemin babamı tahrik ettiğini düşünürdüm. Zaten alkol almış gelmiş adam. Sanki annem sussa bu kavga bitecek, biz de rahat uyuyacağız. Bazen de babamın kavga arandığını dört kardeş görebiliyorduk.

BEN HEP BELAYDIM

Sizin dünyaya kılıç çekmiş bir haliniz var. Ne oldu, nasıl oldu da böyle oldunuz? İlk eşiği nasıl atladınız?

Ben daha 15 yaşında kendime hedefler koydum. Ve kararlılıkla hedeflerimin peşinden gittim. Babama kalsa, düğün salonlarında şarkı söylemekten öteye gidemezdim. Çünkü o korkuyordu, daha fazlasıyla başedemeyiz, boğulur gideriz diyordu. Bir de bizim evin içinde dayak hep vardı yaa. Alkol, geçimsizlik, parasızlık, işsizlik. Babam yazma ustasıydı. Sonra o işler bitti. Adam işsiz kaldı. O zaman anlamıyorduk ama şimdiki aklımla babama hak veriyorum. Çalışmayan adamı kadın da istemiyor. Bizim ailenin kurtarıcısı ben oldum. Seçilmiş olduğuma inanıyorum. Gecekondu çocuğuyum. Hayatın içinde yetiştim. Herşeyi çok erken gördüm. Belki de bana yıllardır erkek gibi demelerinin nedeni budur. Erkek gibiliğimi ben de çok ön plana çıkardım. O benim zırhımdı. Hem eline yüzüne bakılır olmak, hem de kendini korumak çok zor bizim camiamızda.

Oysa ki şöhret olmaya başladığınız ilk yıllarda çekilmiş fotoğraflarınız; sessiz, sakin, ürkek bir genç kız izlenimi veriyor.

Haaayır. Ben hep belaydım. Okulda da döverdim. Saldırgan bir çocuktum ben. Babamın bize uyguladığı şiddetten mi bilmiyorum ama hiç sakin olmadım. Bir kere haksızlığa hiç tahammül edemem, en son söyleyeceğim şeyi en başta söylerim. Allahtan başka kimseden korkmam. Dürüstümdür, yalanı sevmem. Ama damarıma basıldığında saldırganlaşırım. Böyle de oldu hep. Bana dokunmayan bin yaşasın. Bugüne kadar böyle dedim ve böyle yaptım. Sonu nereye gidecek diye hiç düşünmem.

Bugün, görmüş geçirmiş, ekonomik özgürlüğünü fazlasıyla kazanmış bir kadınsınız. Hal böyleyken eşinizin hayatınıza sınırlamalar getirmeye çalışmasını nasıl karşılıyorsunuz?

Benim böyle bir resmim varsa, bilemiyorum nasıl öyle görünüyor… Ben kendi arzumla eşimin sözünden çıkmayan, o nasıl istiyorsa öyle davranan bir kadınım desem bana inanır mısınız?

Pek inanmam.

Eşimin haberi olmadan hiçbir şey yaptığım, hiçbir yere gittiğim, ya da eşimin tasvip etmediği biriyle görüştüğüm vaki değildir.

İTAAT EDEN KADINIM

Yani bilerek ve isteyerek eşimin kurallarına uyarım diyorsunuz.

Buna nasıl inandırabilirim sizi bilmiyorum. Bizimle yaşıyor olmanız lazım. Ben son derece eşine saygı duyan, her zaman bir adım arkasında, güvenle dinleyen, itaat eden kadınım.

Kendinizi tanımlarken cümleleriniz hep böyle “kadınım” la bitiyor. Neden her şeyden önce kadın olduğunuzun üzerinde bu kadar duruyorsunuz?

Ben bugüne kadar ilişkilerimde hem kadın hem erkektim. Ama şimdi, ohh! Şimdi sadece kadınım. Eşim suyunu benden ister, kıyafetlerinin nasıl ütüleneceğinin, kahvaltısının nasıl hazırlanacağının talimatlarını hep ben veriyorum. Ben evimin kadınıyım.

Ben buraya gelmeden önce 15 kişiye sordum, Seda Sayan’la ilgili en çok neyi merak ediyorsunuz diye.

Ne diyorlar? (Öyle tereddütsüz meraklanıyor ki… En kazık sınav sorusunu bile hediye paketi gibi gören çalışkan bir öğrenci oturuyor karşımda.)

Eşiyle ilişkisi sahnede gördüğümüz gibi mi, yoksa numara mı, diye soruyorlar.

Ben bu saatten sonra istesem de numara yapamam. Halk beni 17 yıldır her gün görüyor, çok iyi tanıyor. Olmayan şeyi olmuş gibi gösterecek bir tip değilim ki. Böyle bir şeye ihtiyacım da yok.

Sahnedeki gibi diz çökmeler, şarkı söylemeler var mı evde?

Bunlar kendiliğinden gelişen şeyler. Bugün programda adam öyle güzel diz çöktü ki eşime seslendim, bak sen bu kadar yapamıyorsun diye. Kurgulanmış şeyler değil ki. İçimizden geliyor. Eşim benim dualarımın karşılığı, Allah bozmasın. Çok mutluyuz. Ben ona saygılıyım. O benim kim olduğumun farkında. Ben ona şunu yap bunu yap demem. Aksine o bana diyor.

ADAMIN ALNINI KARIŞLARIM

Mini anketimden çıkan diğer bir soru: İnsan, eski ilişkisinin üzerine nasıl bu kadar çabuk sünger çeker ve yeni bir evlilik yapar?

Biz kadınlar ilişkiyi yaşarken en büyük avantajımız, erkeklere orda da acıyorum işte ben, biz hazırlıyoruz kendimizi ayrılığa. “Hadi bitti hop, şimdi ben buna aşık olcam.” Böyle bir şey hiçbir kadın için geçerli olamaz. Kadın biriktirdikçe tehlikeli olur. İlişkiyi yaşarken hataları biriktirir. Defterinin eksi hanesi dolunca da bitirir. Erkek hiç beklemediği anda ayrılıkla yüz yüze gelir. (Elini “DUR” işareti yaparak bana doğru uzatıyor. O anda Seda Sayan tarafından terkedilmeyi hiç ama hiç istemediğimi hissediyorum. Televizyonda seyretmek gibi değil. İster istemez bağlanıyorsunuz.) Ayrıca, benim hayatımda bitirdiğim hiçbir ilişkinin akabinde bir diğeri başlamadı. En az altı ay, iddia ediyorum; en az altı ay geçmiştir. Hiç kimse bana onu bıraktı da hemen ötekiyle ilişkiye girdi diyemez. Adamın alnını karışlarım. Benim annem 39 yıl sonra babamı boşadı, sırf hırsından.

Hiç sorun yokken mi?

Hiç bir sorunu yokken, hiç gereği yokken. Babam gitmiş Şarköy’e, ikisinin de başkasıyla evleneceği yok. O kadar birikmiş ki, hırsından boşandı.

İki saattir stüdyoda eşinizle yaşadıklarınıza baktım da: Hep yanyanasınız. Bu arada bir sürü insan; herkes ya etrafınızda koşuşturup duruyor ya da gözlerini dikmiş sizi izliyor. Her dakika kameralar açık. Hiç “Biz ne yapıyoruz?  Neredeyiz?” demiyor musunuz, yabancılaşmıyor musunuz?

(Onur Şan gülüyor. Bilmiyorum neden.) Hiç öyle bir şey yaşamadım. (Seda Sayan böyle bir soru sorduğum için yüzüme hayretle bakıyor. Sonra gözlerini odanın ona göre sol üst köşesindeki bir noktaya dikip hatırlamaya çalışıyor.) Yok, olmadı. Çocukluğumdan beri bu mesleği yapıyorum, tabii ki kameralarla doğmadık ama hayatımıza kamera girdikten sonra da hep kameralarla yaşadık. Benim için kameralı, kamerasız diye bir ayrım yok.

Ben tabii bazı soruları da kendimi sizin yerinize koyarak düşünüp soruyorum. Seda Sayan olsam beni en çok ne kasardı diye düşündüm.

Beni hayatta hiçbir şey kasmaz. Ben Seda Sayan’dan önce eşimin karısıyım. Bunu ona hissettirdiğimde zaten sorun yok.

Bebek yapacak mısınız gerçekten?

İstiyoruz ama şartlar uygun değil. Dört senelik kontratım var. Eşim dizi çekimine gidiyor. Hamile kalırsam belki bu kadar güzel uyanamayacağım.

Siz sürekli bebek sahibi olmaya çalışıyorsunuz gibi yansıyor medyaya.

Onların hepsi yalan. Eşimin de benim de doğal yoldan çocuk sahibi olmamız her an olası. Yok türbeye gitmişim. Menajerim Stelyo ile annem ve ablam çok türbe gezerler. Ben onlara yoğunluğumdan katılamıyorum. Hep diyorum ki; istediğinizi Allah’tan isteyin. Ziyaretleri sadece ziyaret için yapın. Çaput bağlamayın. Allahın yarattığından ne istiyorsun? Ben bunları derken, bebek için türbeye gitti diye haber yapıyorlar, yalancı gösteriyorlar. Eskiden durakta otobüs beklerken ayağınıza takılan gazeteyi bile okuyun derdim, şimdi gazete okumayın diyorum insanlara. Aptal aptal haber yapmaktan vaz geçsinler. Bak ciddi ciddi geldin, kayıt aletini açtın, ne düşünürsem söylüyorum sana. Mesela diyorsun ki; gelmeden önce sokağa çıktım, sordum. Seda Sayan’a ilk soracağınız şey. Ne kadar hoşuma gitti. Bu hem bana verdiğin kıymet, hem kendine saygın, hem iş yaptığın kuruma saygı. Ama dışarıda öyle değil ki. Ben artık röportaj yapmıyorum biliyor musun? Çünkü medyaya güvenmiyorum. Hangi medyaya güveneyim? Hükümetlerden önce medyanın düzelmesi lazım bu ülkede.

POLİTİKA İKİ YÜZLÜLÜKTÜR

Bir piyasa araştırmasında sözüne en güvenilir ünlü seçildiniz. Politikaya atılmayı düşünüyor musunuz?

Etrafımda benden başka herkes düşünüyor bunu. Ama bana yapamam gibi geliyor.

Sizi politikadan alıkoyan şey ne?

Haksızlığa tahammül edemem. Çalan çırpan gördüğüm zaman tahammül edemem. Zaten saldırganım. Yapamam. Hak yemem, yedirtmem. Nasıl olacak?

Bütün politikacıların aslında böyle olması gerekmiyor mu?

Kesinlikle. Ama işler öyle işlemiyor ki.

Herkes böyle düşündüğü için boğazımıza kadar yolsuzluğa batmıyor muyuz?

Öyle ama bilmiyorum. Çok iyi yetiştirdiğim bir evladım var. Ona zaman ayırmam gerek. Ben politikada yapamam. İki yüzlü olamam. Politika iki yüzlülüktür. Adı üstünde, siyaset. O zaman halkın bana olan güveni de gider.

Size sorulmasını en çok istediğiniz soru nedir?

Bilmem hiç düşünmedim. Ama sorulmasını en istemediğim şey çocuğumdur. Onunla ilgili konuşmam. Onu hep uzak tuttum. O da sevmiyor. Beni paylaşmayı da sevmiyor. Okuluna bile gittiğimde hep daha uzakta bekledim ben onu. Çünkü bana “Aaaa Seda Sayan” diye gelindiğinde çocuk hep rahatsız oldu. Biz onunla aynı dili konuşan iki insan olduk. Çocuğumla arkadaş oldum diyenlere de kızıyorum. Çocukla arkadaş olunmaz. Gerektiğinde otoriteni kurabilmelisin.

Oğlunuzla birlikte mi yaşıyorsunuz?

Hayır o anneannesiyle yaşıyor ama hep birlikteyiz. Ben işim bittiğinde çocuğumlayım, uyku saatinde birbirimizden ayrılıyoruz. Sorunsuz, maaşallah, çok iyi, çok vicdanlı bir çocuk. Bana ne sorulmasını isterim… ne bileyim. O kadar iğrenç sorular sordular ki bugüne kadar, bunu niye soruyor diye düşünmekten, bunu niye sormuyor diye düşünmeye fırsat kalmadı.