Küçük Umutlar

cbvb

Küçük umutlar

Arzunun kanatlarıdır umut. Ve hüsranın ılık kovuğu…
İnsanın hayata teslim oluşu ve meydan okuyuşu…

Bekler insan. Umut eder. Ağrının dinmesini, korkunun geçmesini, müşterinin gelişini, birinin ölümünü, düze çıkmayı, kaybettiğini bulmayı, kaçanı yakalamayı, sevmeyi, sevilmeyi, ötekiler gibi olmayı, ötekiler gibi olmamayı, kendini bıraktığı anda tutulmayı, gönlünce düşmeyi ve tutulmamayı, günlerin uzamasını, günlerin kısalmasını, şöhret olmayı, zengin olmayı, hiç açılmayan kapıların açılmasını, hep yarım kalan rüyanın devamını görmeyi, vurduğu yerden ses gelmesini, derin bir sessizliği, erkek olmayı, kadın olmayı, erkekten kadına, kadından erkeğe dönmeyi, uykuya dalmayı,sonsuzmuş gibi gelen bir uykudan uyanmayı, hazırlığın bitip gerçek karşılaşmanın başlamasını, karşılaşmanın bitip yeni bir hazırlığın başlamasını, sıkıntının hafiflemesini, hazzın yükselişini, kazanacağı anı, kaybedeceği anı, intikamını alacağı anı, golün atılacağı anı, hayata döndürüleceği anı bekler insan. Ve en zorunu yapar bazen; bekleyişin bitmesini bekler. Bekleyişin hem tahtı hem hükümdarıdır umut. İnsan hem ele geçirmek ister onu; hem de kudretine, şefkatine sığınmak. İçindeki dengeyi bulmak için umuduyla çekişir. Sabır, dizginleri umuda kaptırmamaktır. Umudun insanı bekleyişe hapseden hükümranlığına karşı başı dik durmak. Sabırsızlıksa, umutsuzluk ihtimaline karşı duyulan panik ve isyan. Yeterince iri bir umuda teslim olmak, kendini onun kollarına bırakmak için yanıp tutuşur sabırsız. Sevdiğine kavuşmak için kıvranan aşık gibi kıvranır, çırpınır.

İnsanı eyleme geçiren güçtür umut ve eyleme geçildiği anda kaçan büyü. En çok, eylemsizliğin içinde hissedilir tekinsizliği. Zorunlu bekleyişlerin, seyirci kalışların, sıkıca kavranmışlığın, kuşatılmışlığın içinde… Hiçbir yere kıpırdayamazken, umudun varlığı da, yokluğu da acı verir insana.

İnsanı hem tutan, hem bırakandır umut. Bazen içinden taşar dökülür insanın. Bazen en dibe, en derinine çöker. O kadar küçülür ki bazen, varlığından utandırır insanı. Etinden kemiğinden, boyundan bosundan utandırır. Elini kolunu nereye koyacağını şaşırır insan. Umudun küçüklüğü, acı bir kahkaha gibi patlar yüzünde. Evren, ilk ve son kozunu, anıtsı bir eşek şakası kılığında oynar belki. Mikroskobik bir umut kılığında…

 

Şule Öncü
18 Aralık 2010

(Bu yazı İz Dergisi Pari Dukovic fotoğraf portfolyosu için yazılmış ve yayınlanmıştır)